
Sinemanın büyüsü, yalnızca eğlendirmekte değil; bazen geleceği öngörmekte de gizlidir. Yıllar önce beyazperdede “hayal” olarak karşımıza çıkan birçok teknoloji, bugün gündelik hayatımızın bir parçası haline geldi.
Robert Zemeckis’in efsane filmi Geleceğe Dönüş II, 2015 yılında uçan kaykaylardan otomatik bağlanan ayakkabılara kadar birçok öngörüde bulundu. Ancak en dikkat çekici tahminlerinden biri, bugün hepimizin kullandığı görüntülü arama sistemiydi. Skype ve FaceTime, bu sahneleri gerçeğe dönüştürdü.
Steven Spielberg’in yönettiği filmde, suçlar işlenmeden önce tespit ediliyordu. Bugün ise yapay zekâ destekli algoritmalar, suç önleme, trafik tahmini ve pazar analizi gibi alanlarda benzer şekilde çalışıyor.
Spike Jonze’un yönettiği filmde, bir adam yapay zekâ destekli bir işletim sistemine âşık oluyordu. Günümüzde ChatGPT, Siri ve Alexa gibi sistemlerle insanlar artık daha derin bir etkileşim kurabiliyor. “Her” artık uzak bir gelecek değil, bugünün gerçeği.
Stanley Kubrick’in başyapıtında yer alan HAL 9000 adlı yapay zekâ, insanla konuşabilen ve karar verebilen bir sistemdi. Bugün ise benzer teknolojiler NASA’nın uzay görevlerinde, hatta evlerimizdeki akıllı cihazlarda bile mevcut.
Steven Soderbergh’in bu filmi, yıllar önce bir virüsün tüm dünyaya yayılmasını konu almıştı. 2020’de yaşanan COVID-19 pandemisiyle birlikte film adeta bir “kehanet”e dönüştü. Uzmanlar, Contagion’ın bilimsel gerçeklere dayandığını doğruladı.
Bilim kurgu filmleri, yalnızca eğlencelik yapımlar değil; aynı zamanda insanlığın hayal gücünü ve teknolojik yönelimini yansıtan birer pusula. Sinema, bazen geleceği tahmin etmiyor — sadece onu biraz erken gösteriyor.
📌 Kaynak: aydinhaberci.com
📰 Hazırlayan: Muzaffer Demirci
